SİHİRLİ BİR DEĞNEK: HİKÂYE ANLATMA TEKNİĞİ

Çocuklar niçin masal dinlemeyi sever?

Yaşlılar niçin her fırsata anılarını anlatmaya başlar?

Ev kadınları niçin dizilerini şaşmaz bir ciddiyetle takip eder?

Sevgililer niçin sinemaya gider?

Dostlar niçin dertleşir?

Romanlar niçin yazılır ve okunur?

Bu sorulara tek tek, farklı açılardan pek çok cevap verilebilir.

Acaba tek bir ortak cevap var mıdır?

Vardır, o da şudur: Çünkü insanlar, hikayeleri sever.

Burada bir ‘’niçin’’ daha karşımıza çıkıyor: Peki, insanlar hikaye dinlemeyi ya da anlatmayı niçin bu kadar sever?

Çünkü hikayeler, aklımız ve mantığımızdan önce duygularımıza dokunur. Bize, tek hikayenin bizim hikayemiz olmadığını fark ettirir. Başkaları da başka hikayeler yaşamaktadır. Kendi hikayemizle onlarınkini kıyaslarız. Aniden parlayan bir kıvılcım, bizi tekilliğimizden çıkarır, bütünü görür ve dahil oluruz. Bizimle benzer veya farklı şeyler yaşayanlardan ilham alırız, cesaretleniriz, kendimize yeni roller biçeriz.

İştehikayeler bu değiştirici, dönüştürücü ve iyileştirici etkileri yüzünden çok sevilir.

Yabancı bir dil olarak Türkçe öğretimi yaparken hikaye anlatma tekniğini kullanmalıyız.

Biz öğretmenlerin yaygın olarak yaptığı hata şudur ki: Bilginin nasıl aktarıldığından çok eğitimin içeriğine odaklanırlarız halbuki bilginin aktarım biçimi de eğitimin içeriği kadar önemlidir.

Geleneksel öğretimin en büyük handikapı olan ‘’can sıkıcı ders’’ çarkının dışına çıkabilmek için bu ilgi çekici ve etkili teknik:

Öğrencilerin, aktarılan bilgiyi kolayca öğrenip akıllarında tutmalarını sağlar.

Öğrenciler arasında etkileşimi arttırır.

Öğrenmenin sosyal yönünü destekler.

Sınıfta etkileyici hikayeler anlatabilen bir Türkçe öğretmeninin elinde; öğretmek, motive etmek ve liderlik yapmak için sihirli bir değnek var demektir.

‘’İyi ama ben güzel hikaye anlatamam ki!’’ diyerek kendinizi hikaye anlatma tekniğinin nimetlerinden mahrum etmeyin. Öğrenin hocam, Türkçe öğretmeni olduysanız –her ne sebeple olursa olsun- sizde bu damar var demektir. Öğrenin, uygulayın ve ustalaşın.

Güzel hikayeler anlatan bir Türkçe öğretmeni olmanın püf noktalarını vereyim hemen.

Birincisi; gereksiz yere ciddi bir duruş sergilemeyin, atomu parçalamıyorsunuz, hikaye anlatıyorsunuz. Öğrenciler, neşeli ve dostça konuşan kişileri dinlemeye daha yatkındır.  Arkadaşlarınızla konuşuyor gibi doğal olun. Gündelik konuşma dilini kullanın.

Burada aklıma gelen kötü bir ihtimal var: Ya arkadaşlarınızla da bir öğretmen olduğunuzu unutmamasını sağlayacak şekilde konuşuyorsanız? Valla ne diyeyim?  Yapmayın böyle şeyler, akıllı olun.

 

 

İkincisi; Türkçe eklemeli bir dildir ve fiilimsiler olağanüstü türde kelimelerdir ama bu sizin her cümleyi olabildiğince uzun kurmanız gerektiği anlamına gelmez. Basit ve kısa cümlelerle anlatın hikayeyi.

Üçüncüsü; öğrenciler de en az sizin kadar zekidir, ‘’anlasınlar’’ diye tekrarlar ve gereksiz açıklamalarla hikayenin tadını kaçırmayın. Az ve öz anlatın.

Hikaye anlatma tekniği, öğretmenin hikayeler anlatmasından ibaret değil elbette.

Anekdotlar, fıkralar, kişisel anılar, rol canlandırma, bir öğrencinin kendi deneyimlerini anlattığı bir video, bir durumu tasvir eden çizgi filmler, aşk hikayeleri v.s. öğrenciler tarafından da rahatlıkla kullanılabilir.

Hikaye anlatma tekniğinin yöntemlerini başka bir yazıda anlatmaya çalışacağım.

Bugünlük  konuya dikkatinizi çekiyor ve  bu teknik hakkında okumalar yapmaya davet ediyorum sizi.  ‘’Yabancı bir dil olarak Türkçe öğretimi yaparken binlerce yıllık hikaye anlatma sanatını göz önüne alalım ve hikayelerin etinden, sütünden, derisinden faydalanalım’’ diyorum ben özetle.

Yazan:Hatice Gülcan Topkaya

Resim

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR