Yazma, Yazının Önemi, Güzel Yazı Yazma

Yazma, Yazının Önemi, Güzel Yazı Yazma

YAZI, YAZMA, GÜZEL YAZI, YAZMANIN ÖNEMİ, GÜZEL YAZI YAZMA YÖNTEMLERİ

1. Yazının Önemi

Söz yazıdan eskidir; ancak sözün bir duyguyu, bir düşünceyi yaymadaki gücü sınırlıdır. Duygu ve düşüncelerimizin kalıcılığını da sağlayan yazı; duygu, düşünce ve isteklerimizin yayılmasına, iletilmesine de yardımcı olur.

Çok eski çağlarda insanlar yasalarını, inançlarını, efsanelerini, anılarını, kitaplarda değil, belleklerinde saklamak zorundaydı. Anlaşmak için her toplum, birbirinden farklı sistemler geliştirmek durumunda kalıyordu. Kültürel değerler ağızdan ağza, kulaktan kulağa geçerken eklemeler yapılıyor, unutulanlar oluyordu. İşte yazının bulunuşu her şeyden önce insanoğlunun unutma zayıflığına karşı en kesin çare oldu. Yazının en büyük görevi; düşünceyi kalıcı kılması, taşıması ve yaymasıdır.

Uygarlığın simgesi olan yazının bulunuşu ile:

-  Bilgi, duygu, düşünce ve isteklerin tam olarak saklanması ve aktarılması mümkün olmuştur.

-  İnsanın düşüncesi gelişmiş, yeni boyutlar kazanmıştır.

-  İletişim kolaylaşmış, duygu ve düşünce alışverişi hızlanmıştır.

-  Düşünce ve sanat ürünlerinin hazırlanması ve yayılması hızlanmıştır.

-  Kitabın doğuşuna temel hazırlanmıştır.

-  Kalem, kâğıt, mürekkep gibi yazı malzemeleri, matbaanın bulunması gibi gelişmeler yazıyla koşut bir gelişme izlemiştir.

2. Doğru ve Güzel Yazmanın Önemi

Buraya kadar uygarlığın anahtarı kabul edilen yazının tanımı, önemi, bulunuşu ve tarihî gelişimi üzerinde durduk. İnsanlar yazının önemini her dönemde kabul etmişler ve ondan, doğru ve güzel yazarak yararlanmaya çalışmışlardır. Hepimizin bir tablo olabilecek kadar güzel yazı yazması elbette beklenemez. Ama yazı yazmanın da bir sanat olduğunu, tablo olabilecek nitelikte güzel yazılar yazıldığını da unutmayalım.

"Çok yazı yaza yaza yazım bozuldu." şeklindeki savunmalar artık inandırıcı değildir. Yazı uzmanları insanın yazısından karakterinin okunabileceğine inanıyorlar, yazının insanın iç dünyasını ele verdiğini ileri sürüyorlar.

Günümüzde insanlar arasında doğru ve okunaklı yazı yazan pek az kimse vardır. Yapılan incelemeler yalnızca sıradan insanların değil aydınların da yazılarının giderek bozulduğunu göstermektedir.

Güzel bir yazı yazma alışkanlığı kazanan kişiler, düzeni ve disiplini alışkanlık hâline getirir, eğitim yaşamı boyunca ve yaşamın her döneminde başarılı olur.

Öyleyse kişinin doğru ve güzel yazmayı öğrenebilmesi için kendisinin de;

-  Yazı çalışmalarının ilgi çekici ve bilinçli bir çalışma olduğunu bilmesi,

-  Eleştiriye, kontrole ve teşvike olanak sağladığı için kişilerin ihmalini önlediğine, kötü alışkanlıklarının önüne geçtiğine inanması,

-  Yazının, insanın iradesini kuvvetlendirdiğini, kendi kendisini yetiştirmesine katkıda bulunduğunu kavraması,

-  Yazının bireyler ve kümeler arasında faydalı bir yarışma doğurduğunu, eleştiri ve eleştiriyi iyi karşılama alışkanlığı kazandırdığını kabul etmesi,

-  İnsanlara sanat zevki ve el becerisi kazandırdığının bilincine varması gerekir.

3. Güzel Yazı Yazmanın Altın Kuralları

Güzel yazı nasıl yazılır? Bu sorunun cevabını vermek için aşağıdaki kuralları öğrenmek ve bu kuralları uygulamak zorundayız. Her insan değişik yazsa da herkes kendi çapında güzel yazı yazmak ister.

a.  Yazmaya başlamadan önce neyi, ne için, kime ve ne kadar uzunlukta yazacağımızı düşünmeliyiz. Bazı kimseler çok konuşur, hiçbir şey söylemez. Bazıları da çok yazar, hepsi amaçsız ve faydasızdır.

b.   Yazdığımız konuyu sevmeliyiz! Konuyu çok iyi tanımalı ve ona sadık kalmalıyız: İlk önce "sorunu" yazmalı, sonra diğer ayrıntıya girmeliyiz.

c.  Yazmaya başlarken kendimize bir yol haritası çizmeli, konuyu adım adım ele almalıyız. En önemlisi konunun ana hatlarını belirlemeliyiz.

ç. Kendimiz için yazmamalı, okuyucuyu düşünerek yani basit ve sade yazmalıyız. Her insan kendi dilini konuşur. Kimi zaman insanlar bilimsel yazar ve kimse bir şey anlayamaz kimi zaman da basit yazar, çok şey anlaşılır. Hepimizin çok sevdiği bir dil vardır. Kullandığımız dil basit, anlaşılır, sade, açık ve yanlış anlaşılmayan bir dil olmalıdır. Bu oldukça zor bir iştir. Schoppenhauer bu zorluğu şöyle tanımlamaktadır: "Hiçbir şey anlamlı düşünceleri herkesin anlayabileceği şekle getirmek kadar zor değildir."

d.   Sadece parmaklarımızla yazmamalı, beş duyu organımızın beşini de kullanmalıyız. Yazarken okuyucunun beş duyusunu canlandırmalıyız.

e.   Yabancı sözcük kullanmamalı, Türkçe yazıyorsak Türkçe yazmalı, Almanca yazıyorsak Almanca yazmalıyız. Kimseye yabancı sözcük bilgimizi kanıtlamak zorunda değiliz.

f.  Yüklem nesnenin yerine geçmemeli, isim cümleleri yerine fiil cümleleri kullanılmalı, gereksiz açıklamalardan sakınmalıyız. Fiiller her zaman cümlelerin can damarıdır. Basit, sade, keyifle okunabilecek Türkçe ile yazmayı öğrenmeliyiz.

g.  Yazdığımız metin akıcı olmalı, yazdığımız okuyucuya keyif vermelidir. Voltaire'in söylediği gibi: "Yazı her çeşit yazılabilir, bir tek sıkıcı yazılamaz!" Yazı okunmak için yazılıyorsa, kendi kendine konuşur gibi yazılmamalıdır. Okuyucunun anlayabileceği biçimde yazılmalıdır.

h.  Cümlelerimiz metin içinde yerli yerine oturmalı ve aynı zamanda birden çok düşünceyi vermemelidir. Okuyucudan iki veya daha fazla düşünceyi anlaması beklenmemelidir.

ı. Paragrafların uzun olmamasına özen göstermeli, okuyucuya düşünme zamanı tanımalıyız.

i.  Yazılarımızda ne düşünürsek düşünelim, yazdıklarımızı herkes anlayabilmelidir. Açık ve basit bir dille konuşulan veya yazılan hiçbir şey kötü olamaz. Ne zaman ki güzel yazmayı öğrenirsek, o zaman açıkça düşünmeyi ve konuşmayı da öğrenmiş oluruz.

4. Güzel Yazı Yazmayı Öğrenmek

Okula giden her insan az çok okuma ve yazma öğrenir. Ancak güzel yazabilmek farklı bir olgudur. Yazma sanatını becerebilen insan, ne demek istediğini açık bir dille ifade edebilir ve okuyucusunu ikna etme kabiliyetine sahiptir. Yazmak, doğuştan gelen bir beceri değildir. İnsanlar arasında beceri farkı bulunsa da yazma sanatının tekniğini ve ana hatlarını öğrenmek gerekir.

Konuşma sanatı ile yazma sanatı arasındaki farka baktığımızda yazma işinin daha zor bir sanat olduğunu görürüz. Bazı insanlar tanırız, toplumda saatlerce konuşup, gün boyu hiç zorlanmadan herkesi eğlendirebilirler. Bu tür insanların sohbetine doyum olmaz, çünkü çevrelerindeki insanlara çok şey verir, onları hem güldürüp hem de ağlatabilirler.

Ne var ki güzel konuşabilen herkesin güzel yazabilme becerisine de doğrudan sahip olması beklenemez. Konuşurken karşımızda bir veya birden fazla insan bulunur ve onların gösterdiği tepkilerinden nasıl konuştuğumuzu fark ederiz. Konuşmamız sıkıcı ise aramızdaki iletişimden bu konuşmanın ne yöne gittiğini anlarız. İlgi çekici bir şeylerden konuşuyorsak, yine aynı şekilde karşımızdaki insanın tepkisinden bunu hemen fark ederiz. Konuşurken sadece sözcükler değil, bakışlarımız, ellerimiz, yüz ifademiz, hareketlerimiz de birlikte konuşur. Konuşma hızımız, vurgulama yöntemimiz, arada nefes almalarımız ve duraksamalarımız hep karşımızdaki insana hitap eder.

Neden konuştuklarımızı yazamayız? Elimize boş bir kâğıt aldığımız zaman veya bilgisayarımızın ekranını açtığımızda, dakikalarca ne yazacağımız ve nasıl başlayacağımız hakkında düşünür dururuz. Sözcükler öyle kolay akmaz, konuşur gibi düşünceler yağmaz. Bazen beynimiz durur gibi olur, kalem tutan elimiz ise sanki bir anda felç olmuş gibi hareket etmez. Neden acaba? Çünkü konuşmayı kesintisiz ve uzun süre deneyerek öğreniyoruz.

Yazarken yukarıda sıraladığımız koşullar yoktur. Kendi kendimizle baş başa olduğumuzdan, bize herhangi bir tepki gelmez. Bu bakımdan kullandığımız dilin okuyucuya ne şekilde yansıdığını göremeyiz, sadece kendi yazdıklarımızdan sezinleyebiliriz.

Yazma sanatını öğreneceklerin dikkat etmesi gereken en önemli nokta Türkçeye hâkim olabilmeleri ve onu doğru kullanabilmeleridir. Türkçe dünyanın en güzel ve en canlı dillerinden biridir. Bu güzel dili kullanırken coşkulu ve tutkulu olmaya özen göstermeliyiz.

Hatasız yazabilmek, etkili yazabilmek değildir. Her yazı yazanın etkili yazabilmeyi öğrenmesi gerekir. Bunu yapabilmek demek, büyük adımlarla yürümek, düşünceleri anlamlı bir biçimde düzene sokabilmek ve doruk noktalara çıkabilmekle olanaklıdır.

5. Yazıya Nasıl Başlanmalı?

İlk önce yazacağımız konu hakkında fikir sahibi olmanız gerekir. Yani sonra bu konu hakkındaki düşüncelerimizi biçimlendirmelisiniz. Varılan sonuç ile takip eden ana konuya geçiş zemini hazırlayınız. Eski yazarlar genellikle el yazısıyla yazmışlardır. Bu yöntemi kullandıkları için hep yazdıklarının yan taraflarına notlar almışlar, önemsiz yerlerin üzerini çizmişlerdir. Bir yazıya son şeklini vermeden önce üç dört kez denetimden geçirmişlerdir. Bu nedenle yazıları bilgisayara geçirmeden önce kâğıda yazmanın birçok fikrin kaybolmaması açısından önem taşıdığını unutmamak gerekir.

Bilgisayar çağında alışkanlık sonucu hemen bilgisayara düşüncelerimizi aktarmayı seçiyoruz. Ancak bazen bir yazıyı tam bitirmek üzereyken aniden hepsini kaybettiğimiz veya bir şeyi sildikten sonra bir daha asla geri getiremediğimiz de olabiliyor.

Önemli olan ilk adımların mükemmel olması değil önemli olan iyi bir başlangıç yapabilmektir. Başlangıçta konu tespiti yapmadan hiçbir şey yazılamaz ve hiçbir düşünce üretilemez. Hazırlık yapmadan, not almadan veya herhangi bir konuda birkaç fikir üretmeden de içerik oluşamaz. İçerik oluşturulmadan da bir yazıya biçim verilmez. Yazarken bütün bu adımlar dikkate alınmalıdır.

Yazmak, anlatabilme sanatıdır. Yazı yazan kişi kendisini okuyana öyle anlatmalı ki okuyucu yazılandan bir akıntıda sürüklenir gibi etkilenebilsin.

Yazının amacı nedir? Ana konular nelerdir? Öncelikli olarak ana konulardan birincisini ifade ediniz. Ana konuyu destekleyen cümleler yazınız. Gerçekler, görüşler, sayısal değerler gibi örnekler kullanınız.

Sonuç olarak, amacı başka sözcüklerle tekrar ifade ediniz. Bunun için ana noktaları tekrar hatırlatmaya ortam hazırlayınız. Son cümle olarak güçlü mantığı olan bir bitiriş yapınız.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR