Dil Canlı Bir Varlık mıdır?

Dil tartışmalarının kökeninde ne var? Dil ve Edebiyat dergisi Haziran sayısının cevabını aradığı sorulardan biri bu…
Dil ve Edebiyat dergisinin Haziran sayısı çıktı! Dergi’de M. Atilla Maraş, Zafer Acar, Suavi Kemal Yazgıç şiirleriyle Yusuf Akçay, Murat Sadak, Ömer Çelik yazı ve hikâyeleriyle yer alıyor.
Dil ve Edebiyat dergisinin kapağına taşınan yazısında Yusuf Akçay, siyasi tartışmalarına da konu olan “dil” sorunlarını ele alıyor. Ana dili ile eğitim, savunma ve benzer tartışmaları tarihî felsefi sorunları bağlamında el alan Akçay, “resmî dil” kavramanın üretildiği on dokuzuncu asır şartlarını hatırlatıyor.

“Resmî dil”in ilk defa 1876 yılında Kanun-i Esasi ile anayasal güvence altına alındığına vurgu yapan Akçay, kavramın imparatorluktan ulus devlete çevrildiğimiz zaman içinde “dil ulusçuluğu” açısından işlevsel bir rol üstlendiğine dikkat çekiyor. 19. yüzyıl ulus-devlet reflekslerinin sorun olarak günümüze taşıdığı “resmî dil” kavramı gibi dilin ‘canlı bir organizma’ ve ‘temeli belli olmayan zamanlarda atılmış gizli anlaşmalar sistemi’ olduğu söylemi de yazıda ele alınıyor. Akçay, kültürü kutsallaştırarak ulus devlet düşüncesine dayanak yapılma çalışmalarının dil sorunları çerçevesinde sorgulanması gerektiğini dil canlı bir varlık mıdır, şeklindeki sorusuyla gündeme getiriyor. Resmî Dil başlıklı yazısında Akçay şöyle diyor:
“Türkiye’nin resmî dil politikası, 19. yüzyılın ulus-devlet refleksinden kendini kurtarmak zorundadır. Temelde dil tanımından kaynaklanan ve ulus devletler için bir argüman haline getirilmiş bu söylemin önce yanlışlığını ortaya koymak gerekiyor. Bu tanıma göre dil şöyle tarif edilmiştir. “Kendi kanunları olan, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli antlaşmalar sistemi, canlı bir varlık yahut canlı bir organizma.”
Dil canlı bir varlık, canlı bir organizma mıdır? Bu aforizma, 19. yüzyıl dil paleontolojisinin ürettiği ve bilimsel kültür ideolojisinin yerleştirdiği pagan temelli bir önermedir.”
Dil ve Edebiyat dergisinde öne çıkarılabilecek bazı yazılar şu şekilde:
Mehmet Atilla Maraş’ın bir dizi hâlinde sürdürdüğü biyografi metinleri Kemal Kelleci yazısı ile devam ediyor. Son dönem İslamcılık düşüncesi içinde ele alınan Kelleci’nin aykırı kişiliğini Atilla Maraş kendi hatıralarından yararlanarak resmediyor. Samiha Ayverdi’nini İstanbul Seyahatnamesi başlıklı yazısında Taner Özmen, Ayverdi’nin aynı adlı kitabının satır aralarına inerek İstanbul’u ele alışını, yansıtışını değerlendiriyor. Dergi’de yer alan edebî değeri yüksek metinlerden biri olan Geçmiş Zaman Gülleri’nde Murat Sadak, okurları Niğde’nin içine, sokaklarına hikâye üslubu içinde bir seyahate çıkarıyor. Erva Günay Berat Demirci Üzerine başlıklı denemesiyle hem deneme hem de Demirci’nin denemelerini kaleme alıyor. Dil ve Edebiyat dergisindeki şiirlerinden bazıları ise şöyle: Zafer Acar- Şehr-i Teneke Gazeli, Suavi Kemal Yazgıç- İnciri Bekleyen Kaya, Abdullah İlhan- Kardeşim…

Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR