Bu projede araştırılan dil çeşitlilikleri

Bu projede arzumuz, Avrupa toplumunda mevcut dillerin
zenginliğini ve bu dillerin tamamının çokdillilik ve çoğuldillilik
için politikalara ve uygulamalara dahil edilme ölçütlüğünü
yansıtmaktır. Yaşadığımız güçlük, dil türlerini ayırmak ve
bunları uygun şekilde sınıflandırmak oldu.
AK, 2008 İletişimi’nde Avrupa’da konuşulan birçok “ulusal, bölgesel,
azınlık ve göçmen” dillerini “ortak geçmişimize bir yüz eklemek”
olarak tanımlar ve ayrıca “yabancı diller” ifadesini, dünya çapında
bir kapsamla özellikle Avrupa dili olan ve olmayanları tanımlamak
için kullanır.
Ulusal dili iyi öğrenmenin, toplumda başarılı olarak çalışmak ve
eğitimden tam olarak yararlanmak için önemi yaygın olarak kabul
edilmektedir. Yabancı dillerin öğrenimi Avrupa’da da yaygındır.
Daha az vurgu yapılan dil türleri yöresel/azınlık ve göçmen dilleridir,
ama onların önemi Avrupa Üye Devletleri arasında kabul edilmiş
olmasıdır ve gerek CoE gerekse AB tarafından desteklenmesidir.
Bu iki kuruluş, her iki tür dillerin grup-içi iletişimin önemli araçları
oldukları ve birçok AB vatandaşının kişisel, kültürel ve sosyal
kimliklerinin parçasını oluşturdukları için desteklenmesi gerektiğine
vurgu yapmaktadır.
CM/R (98) 6’da, CoE (1998), bölgesel ve azınlık dilleri ve kültürlerine
yönelik politika için arzulanabilir parametreleri belirtirken Üye
Devletlerden, Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Şart Hükümleri’nin
ve Ulusal Azınlıkların Korunması için Çerçeve Sözleşmesi’nin göz
önüne alınmasının sağlanmasını istemiştir. Aynı şekilde CoE, bütün
diller arasında eşit saygıda bulunulması ve ülkeler için “göçmen
bölgelerinde ya da mahallelerinde ikidilliliği düzenlemeye devam
edilmesi ve göçmenlerin yaşadıkları bölgenin dilini öğrenmelerinin
desteklenmesi” çağrısı yapmıştır.
Çokdillilik üzerine Üst Seviye Grubu Nihai Raporu (2007)
ayrıca, göçmenlerin potansiyelinden bir dil bilgisi kaynağı
olarak yararlanılmasının ve firmaların kazanç elde etmek için iyi
bir fırsat olarak bu göçmenlerin kültürel ve dilsel becerilerinden,
göçmenlerin kendi ülkelerindeki pazarlara erişim için
yararlanılmasının öneminden bahseder:
Çok sık olarak, göçmenler yalnızca bir sorun olarak
görülmektedir — düşük performanslı göçmen çocukları
ya da ev sahibi ülkenin diline asgari düzeyde hakim olan
yetişkin göçmenler. Sıklıkla gözden kaçırılan ise göçmenlerin
değerli bir kaynak oluşturduğu gerçeğidir. Aramızda göçmen
dillere önem vererek, göçmenlerin ev sahibi ülkenin
dilini — hatta diğer dilleri — öğrenme isteklerini artırabiliriz
ve farklı kültürlerin arasında donanımlı birer aracı
olmalarını sağlayabiliriz.
Çok sıklıkla, ikinci- ve üçüncü-kuşak genç göçmenler kendi
miras ya da toplum dillerinde iyi-gelişmiş işitsel/sözlü
becerilere sahiptir, ama okuyup yazamazlar. Onların bir
çoğu, bu dillerde okur/yazar olmak için çok isteklidir. Okullar,
yükseköğretim ve yetişkin eğitimi kurumları, bu hedef
grupları için özel öğrenme olanakları sağlamayı işleri haline
getirmelidir. Bu, güvenli bir yatırım olacaktır, çünkü bu
insanlar kendi anavatanlarıyla ekonomik bağlantılar
kurulmasına yardımcı olabileceklerdir ve kültürler arası
diyalogda ve yeni gelen göçmenler için entegrasyon
programlarında aktif bir rol oynayabileceklerdir.
Bu zemine dayalı olarak, bizim LRE anketinde ele alınacak olan
diller topluluğu; ulusal, yabancı, yöresel/azınlık ve göçmen dillerini
içerecektir. Az ya da çok yurt dışında ikamet etmiş olan
insanlardan (ve onların dillerinden) bahsedilirken, Avrupa
ülkelerindeki farklı çağrışımların tamamen farkındayız (alan
terminolojisi için bakınız Extra ve Gorter 2008: 10).
Bu nedenle, LRE projesi kapsamında, yukarıdaki dil türlerini
aşağıda yer alan tanımlamalarla araştıracağız ve kullanacağız
(bakınız ekte yer alan Bölüm 1 ve 2’ye yönelik Sözlük):
■ Ulusal diller: Bir ulus-devletin resmi dilleri.
■ Yabancı diller: Evde öğrenilmeyen ya da kullanılmayan, ancak
okulda öğrenilen ve öğretilen ya da eğitim dışı sektörlerde
yaygın iletişim dilleri olarak kullanılan diller.
■ Bölgesel ya da azınlık dilleri: Bir devletin belirli sınırları içerisinde,
bu devletin nüfusun daha küçük bir grubunu oluşturan
vatandaşları tarafından geleneksel olarak kullanılan diller.
■ Göçmen dilleri: Yaşanılan ülkede göçmenler ve onların
torunları tarafından konuşulan ve kökeni kaynak ülkelerden
gelen sonsuz sayıda diller.
Benzer perspektifler için McPake ve Tinsley’e (2007) başvururuz.
Bu bağlamda, göçmen dillerinin Avrupa dil dağarcığına bilinçli bir
biçimde dahil edildiğinin ve aynı zamanda çokdillilik politika ve
uygulamaları için veri toplamanın ilk aşamasında işaret dillerine
çok az gönderme yapıldığının farkında olduğumuzu belirtmek
isteriz. Kayda değer göçün olduğu Batı toplumları içinde ya da
tek bir ulus-devlet içerisindeki dilsel azınlıklar içinde, gerçekte
azınlıklar içinde azınlık olan sağır insanlar vardır. Sözel (oralist)
hegemonya göz önüne alındığında, bu sağır insanların büyük
çoğunluğu çifte güçlük olarak, yalnız genel toplumun kültüründen
değil aynı zamanda kendi yerli kültürlerinden de mahrum bırakılılırlar
(Schermer 2011). Sağır topluluklar ve diğer dilsel azınlıklar arasında
önemli bir fark vardır. İşaret dilleri bir nesilden diğerine sadece
sınırlı bir ölçüde aktarılır. Bunun ana nedeni, sağır insanların %
95’inden fazlasının işitebilen ebeveynlere sahip olmasıdır ki bu
insanlar için işaret dili doğal dil değildir. sağır insanların büyük
çoğunluğu kendi işaret dilini sağır akranlarından, aile dışındaki
sağır yetişkinlerden ve/veya işaret dilini ikinci bir dil olarak
edinmiş olan ebeveynlerden öğrenmektedir.
Avrupa Parlamentosu, işaret dilleriyle ilgili bir kararı 17 Haziran
1988 tarihinde oybirliğiyle onaylamıştır. Karar, bütün Üye
Devletlerden kendi ulusal işaret dillerini, sağır insanların resmi
ulusal dilleri olarak tanımalarını istemektedir. Şu ana kadar bu
kararın sınırlı etkisi olmuştur. 2003’te, işaret dilleri Avrupa Konseyi
tarafından Bölgesel veya Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’ndaki azınlık
dilleri olarak kabul edilmiştir. Bizim ilk veri toplama turumuzda işaret
diline (dillerine), LRE anketinin resmi belgelerde ve veri tabanlarındaki
diller ve görsel işitsel medyadaki ve basın alanlarındaki diller
kısmında yer verdik.
Yukarıda sunulan “yöresel/azınlık” ve “göçmen” dilleri arasındaki
ayrım, Avrupa Kıtası’nda yaygın olarak kullanılıp anlaşılırken, diğer
yandan, Büyük Britanya’da yaygın olduğu şekliyle, aşağıdanyukarıya-
destekli cazip tanım olan toplum dilleri; ulusal, bölgesel
ve/veya göçmen dilleri için kullanılır. Ayrıca, “topluluk” dilleri
kavramı sıklıkla AB belgelerindeki Avrupa Birliği ülkelerinin ulusal
dillerini ifade eder ve bu anlamıyla en azından AB jargonunda
“işgal altındaki bölge” demektir (alan terminolojisi için bakınız
Extra ve Gorter 2008: 7−11). Ethnologue sitesinde yaygın
kullanıldığı şekliyle “göçmen” dilleri terimine son bir destek görüş
olan Dünyanın Dilleri, bu konuyla ilgili çok değerli ve yaygın
olarak kullanılan bir standart ülkeler-arası bilgi kaynağıdır.
Mevcut proje kapsamında, yöresel/azınlık dillerini, eğer bu diller
ilgili ulus-devlet tarafından tanınıyorsa, “resmen tanınmış” olarak
kabul edeceğiz. Buna ek olarak, bu tür tanınma Avrupa Konseyi’nin
Bölgesel veya Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’ndan da kaynaklanabilir.
Tüzük Mart 1998’de yürürlüğe girmiştir. Bu tüzük, politika
kapsamındaki Üye Devletlerde yasal önlemlerin ve olanakların
kıyaslanması için bir Avrupa kriteri olarak işlev görür (Nic Craith,
2003), ve “Avrupa’nın tarihi bölgesel ve azınlık dillerinin” korunması
ve desteklenmesi hedeflenir. Tüzük’te, “bölgesel” ve “azınlık” dilleri
kavramları belirtilmemiştir (“Devletler tanım üzerinde karar verirler”)
ve göçmen dilleri açıkça bunun dışındadır. Devletler hangi
yöresel/azınlık dillerinin dahil edileceğini seçmede özgürdür.
Ayrıca, korumanın derecesi tanımlanmamıştır; bu nedenle bir
devlet sıkı ya da gevşek politikalar seçebilir. Sonuç AB Üyesi
Devletler arasında geniş bir çeşitlilik oluşturmaktadır (Grin, 2003).
Önerilen dil türleri arasında kesin ayrım yapmayı neredeyse
imkansız kılan bir dizi zorlaştırıcı faktörün farkındayız. Herşeyden
önce, AB Üyesi Devletler içinde ve arasında birçok yöresel/azınlık
ve göçmen dilleri, birçok resmi devlet dilinden daha geniş sayıda
konuşana sahiptir. Üstelik Danimarka’da Almanca ya da Ukrayna’da
Rusça örneğinde olduğu gibi, bir AB ülkesindeki yöresel/azınlık
ya da göçmen dilleri, bir başka ülkede resmi devlet dili olabilir.
Şurası da akılda tutulmalıdır ki Avrupa’nın ulus-devletlerindeki
göçmen dillerinin hepsi değilse bile birçoğu köken olarak Avrupa
dışındaki ülkelerden gelmektedir. Özellikle göç ve azınlıklaşma
bağlamı, yöresel/azınlık ve göçmen dillerinde önerdiğimiz ayrımı
belirsiz kılmaktadır. Bununla birlikte, daha şeffaf bir alternatif
düşünemiyoruz. Hiçbirşey olmasa bile, önerdiğimiz ayrımın
en azından bilinçlendirmeye ve sonuçta azınlık dillerinin Avrupa
kavramsallaştırılmasında kapsayıcı bir yaklaşıma yol
açabileceğine inanıyoruz.
1.4 Ankette ele alınan dil alanları
LRE anketi sekiz dil alanını kapsamaktadır. Birinci alan olarak, resmi
ulusal/bölgesel belgelerin ve dil çeşitliliği üzerine veri tabanlarının
geçerliliğine bakan bir meta-alanı dahil ettik. Eğitimde dil öğrenmenin
önemli rolü göz önüne alındığında, dört alan, kamu tarafından finanse
edilen eğitimin ana aşamaları olan okul öncesinden üniversiteye
kadar olan aşamalara odaklanır. Ek olarak, toplumdaki ve iş
dünyasındaki çokdilli hizmetlerin düzeyini saptamak için eğitimin
dışında ve ötesindeki üç alan ele alınmıştır. Bir bütün olarak, anketin
sekiz alanı, Tablo 3’te özetlendiği gibi alanlar arasında dağıtılmış
toplam 260 soruyu kapsamaktadır. Dil alanları 2-8’e yönelik sorular,
Bölüm 1’de belirtilen Avrupa belgelerine dayanmaktadır.

Tablo 3: Soruların dil alanları arasında dağılımı

Alan 1 katılımcı ülkelerin/bölgelerin her birinde, ulus çapında
ya da bölge çapında dilsel çeşitlilikle ilgili resmi belgelerin
ve veri tabanlarının mevcudiyetini araştırır. Bu tür belgelerinin
ve veri tabanlarının mevcudiyeti belirli bir ülkede/bölgede
çokdilliliğin farkındalığına önemli ölçüde katkıda bulunabilir ve dil
eğitim politikasını biçimlendirebilir. Bu alanın resmi belgelere ve
veri tabanlarına ayrılması, dil planlaması çalışmalarındaki yaygın
olan durum planlaması ile külliyat (corpus) planlaması arasındaki
ayrımla yakından ilgilidir. Bizim çalışmamızda belgeler üzerine
olan bölüm, belirli bir toplumda farklı dillerin kullanım ve işlevini
düzenlemede üstlenilen girişimleri, veri tabanı üzerine olan
bölüm ise belirli bir toplumda diller yelpazesinin dağılımını
ve gücünü ve planlamada üstlenilen girişimleri ifade eder.
Anketin 2-4 alanları, yetişkin olmayan öğrencilere yönelik devlet
tarafından sağlanan eğitime odaklanır. Bu alanların her biri
ile ilgili, alt ve üst ortaöğretim arasındaki yaygın ayrım dahil
olmak üzere, yaşa bağlı ve/veya okul türüne bağlı farklılıkları
kapsayan tanımlar, bu yayının Bölüm 1 ve 2’ye yönelik sözlük
kısmında verilmiştir.
Bu alanların her birinde dil öğretimi organizasyonu, nitelik ve
öğretmenlerin eğitimine ek olarak, dört dil çeşitinin her biri
için ele alınmaktadır. Örgütlerle öğretmenler arasındaki temel
ayrım yaygın biçimde kullanılır (bkz. örneğin, Eurydice 2008).
Bu bölümlerdeki yanıtlar kamuya açık verilerin yanı sıra resmi
kaynaklara dayanmaktadır.
Ulusal ve ülkeler-arası düzeyde ortaöğretim sonrası eğitimde
önemli bir farklılaşma göz önüne alındığında alan 5, temel
(mesleki) eğitim ve yüksek (üniversite) eğitimi arasındaki ayrıma
odaklanır. Sonuç olarak, bu alan ortaöğretim sonrası eğitime
yönelik büyük ölçüde ikili ve tamamlayıcı bilgileri verir. Alanlar
6-8, eğitimin dışında ve ötesinde çok önemli üç alanı kapsar.
Alanlar 5-8’de yer alan yanıtlar, her ülke ya da bölge başına
üç şehrin kentsel bağlamlarında toplanan ve bildirilen verilere
dayanmaktadır (daha fazla bilgi için bkz. Bölüm 5). Alan 5, ileri
(mesleki) ve yüksek (üniversite) öğretim kurumlarının küçük bir
örneklemesinde dil koşullarını araştırır. Alan 6, görsel-işitsel
medya ve basında dillere odaklanır. Alan 7, kurumsallaşmış dil
stratejileri, sözlü iletişim olanakları ve yazılı iletişim olanakları
yönünden kamu hizmetlerindeki ve kamu alanlarındaki dillere
yoğunlaşır. Alan 8’in odak konusu, işletmelerde diller; şirket dil
stratejileri, iç iletişim stratejileri ve dış iletişim stratejileridir.
Her bir ülke/bölge’de 24 şirketin örneklemesi hedeflenmiştir.
1.5 Veri toplama ve üç-şehir uygulaması
Yukarıda belirtildiği gibi, LRE anketinin 1−4 alanlarındaki yanıtlar
resmi/belgelerden derlenmiş veriye dayanır ve ulusal ya da
bölgesel düzeyde politikalar ile yaygın uygulamaları yansıtır.
Alanlar 5–8, diğer yandan, kaynaktan veri toplama ve veri analizi
sonuçlarına dayanır. Bu kaynaktan veri toplama işlemi, her bir
ülkedeki/bölgedeki üç şehirde aşağıdaki hususlar göz önüne
alınarak gerçekleşmiştir:
■ çokdilliliğin en yaygın olduğu yerler kentsel ortamlardır,
çünkü uzun-dönem ikamet edenler ve yeni gelenler iş
aramak için orada toplanma eğilimindedir.
■ Şehirler, dil çeşitliliğine yanıt olarak ulusal
dinamiklerini güçlendirirler;
■ yaygın ileri ve yükseköğretim kurumları şehirlerde
mevcuttur (alan 5);
■ uluslararası basın, sinemalar ve televizyon istasyonları
şehirlerde yoğunlaşmıştır (alan 6);
■ sonuç olarak, şehir yöneticileri ve kent planlayıcıları
çokdilliliğe yönelik yerel politikalar oluşturmaya
gereksinim duyarlar (alan 7);
■ birçok işletmenin merkezi şehirlerde konumlanır (alan 8).
Tablo 4, 1−14’te yer alan ülkeler için şehir seçimi aynıdır. Burada,
en kalabalık nüfusa sahip olan şehir artı yöresel/azınlık dillerinin
statü, güç ve/veya anılan ülke dilinde konuşan kişi sayısının en
yüksek olduğu şehir olmak üzere iki şehre odaklanılmıştır. Tablo
4, 15−18’de yer alan ülkeler yukarıdaki modele uymadıkları için
bir zorluk oluşturur.
Ülke 15, Bosna Hersek, üç ulusal dile sahiptir: Boşnakça,
Hırvatça ve Sırpça. Kaynağından veri toplama için seçilen
şehirler, Boşnakçanın çoğunlukla kullanıldığı Saraybosna,
Sırpçanın çoğunlukla kullanıldığı Banja-Luka ve Boşnakça
ve Hırvatçanın çoğunlukla kullanıldığı Mostar’dır.
Ülke 16, İsviçre, 26 küçük eyaletten oluşmuştur ve dört resmi
dile sahiptir: Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romansch dili
Bütün alanlardaki LRE araştırması üç örnek eyalette gerçekleşti:
bir Almanca-konuşulan (Zürih), bir Fransızca-konuşulan (Cenevre),
ve bir İtalyanca-konuşulan (Ticino). Alanlar 2–4 için veriler, bu
yayında sunulan tablolar için toplanmıştır, ancak alanlar 5–8 için
şehir düzeyinde sunulmuştur.
Ülke 17, İspanya, 17 otonom toplumdan ve iki otonom şehirden
oluşmuştur. Alanlar 2−4 için LRE araştırması üç otonom toplumda
— Madrid, Sevilla, Valencia — ve iki “tarihi milliyetler” — Bask
Bölgesi ve Katalonya — yürütülmüştür. Üç profil oluşturulmuştur:
Madrid, Sevilla ve Valencia için bir kombine profil, Bask Bölgesi
ve Katalonya için ise iki ayrı profil. Bask Bölgesi iki resmi dile
sahiptir: Baskça ve İspanyolca. Katalonya üç resmi dile sahiptir:
Katalanca, İspanyolca ve Aragon dili.
Ülke 18, UK, ayrı hükümetleri ve eğitim sistemleri olan dört ülkeden
oluşmuştur. Eğitim alanları (2−4) için veri, her bir ülkedeki/bölgedeki
politikalara ve yaygın uygulamalara yönelik toplanmıştır. Alanlar
5–8 için, Galler ve İskoçya’da şehirler nüfus büyüklüğü kapsamında
seçilmiştir. İngiltere’de, Londra’dan sonra, Sheffield şehri pratik
nedenlerle seçilmiştir. Bir başka şehir araştırması mümkün
olmamıştır, ancak bu verinin yakında hazır olacağı umulmaktadır.
Kuzey İrlanda’da şu ana kadar yalnız ankete Belfast’ı ilave etmek
mümkün olmuştur.
Odaklanılacak üç şehrin ve önerilen yöresel/azınlık (R/M)
dillerinin seçimine önceden, katılımcı bütün ulusal ve bölgesel
ekiplerin ilk iki şehir için belediye istatistikleri ve üçüncü şehir
için yöresel/azınlık ve dil/grup istatistikleri temel alınarak işbirliği
içinde karar verilmiştir. Tablo 4, her bir ülke için anket yapılan
şehirler hakkında genel bir bakış vermektedir (Almanya hariç).

Ulusal veya bölgesel profiller, Tablo 4’te belirtilen 23 +22 +22 =
67 şehirleri için kaynağından veri toplamaya dayanmaktadır. Tablo
4’ten anlaşılacağı üzere, seçilen ek şehirlerdeki egemen yöresel/
azınlık dillerinin çoğu komşu ülkelerin ulusal dili konumundadır. Dil
alanları 5-8 için, 24 katılımcı ülkenin/bölgenin her birinde
kaynağından veri toplama odağı aşağıda özetlenmiştir:
■ Dil alanı 5, devlet tarafından sağlanan yetişkin eğitiminin
farklı türlerinde dil koşullarına odaklanır. İki tamamlayıcı
alana değinilmiştir: 16 yaşından büyük (genç) yetişkinler
için mesleki eğitimde dil koşulu ve akademik/üniversite
eğitiminde dil koşulu.
■ Dil alanı 6, görsel-işitsel medya, kamu radyo ve televizyon
yayınları dahil, büyük sinemalar ve araştırma yapılan
şehirlerin en büyük tren istasyonlarıyla kent büfelerindeki
yayınlardaki dil koşullarına odaklanır.
■ Dil alanı 7, şehir düzeyinde kamu hizmetlerine ve kamu
alanlarına, daha spesifik olarak araştırılan şehirdeki kent
(konsey) düzeyinde kurumsallaşmış dil stratejileri, sözel
iletişim olanakları ve yazılı bilgi olanaklarına odaklanır.
■ Dil alanı 8, dört farklı iş sektörüne — süpermarketler, inşaat
işleri, oteller ve bankalara odaklanır. Araştırmacılardan,
çokdilli/uluslararası (M/I), ulusal (N), ve bölgesel ya da yerel
(R/L) işletmelerden mümkün olduğunca eşit dağılmış örnekler
toplamaları istendi. Uygulamada, bu isteğin bütün ülkelerde/
bölgelerde uygulanmasının güç olduğu ortaya çıktı.
Tablo 5’te, Her şehir (x3) için dil alanları ve kaynağından veri
toplama hedefleri hakkında özet bilgi verilmiştir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR